Bulgar hanlığı Moğol-Tatarlar saldırıları neticesinde toprak bakımından pek küçülür, iktisadi ve zanaatkarlık açısından da epey zayıflar. Fakat Cingizîlere bu yerlerde devlet kurmak için örnek olarak, o her açıdan boyun eğdiği halde yaşamasına devam eder. Onun güçsüzlüğünü görüp Bulgar'a Altın Ordu hanları da, Rus talan birlikleri de Altın Ordu'ya bağımsızlık hareketleri yürütürler. Rusların yağmalayıcılarına da karşı koyarlar. Fakat kuvvetler denk değildir, 1431 yılında Rus knezi Fedor Pestriy, Bulgar şehrini yıkar, bundan sonra Bulgar ülkesinin de Bulgar olarak önceki merkezinde yaşaması biter. Devletin merkezi Kazan şehrine taşınır ve o başta Cedid-i Bulgar (Yeni Bulgar) olarak adlandırılmaya başlar. Böylece, epeydir çiçek açan Biarın, daha sonra Bulgar ülkesi, önce Moğolların hücumu, daha sonra Altın Ordu ve Rus yağmalayıcıları baskısı altında zayıfladıkça zayıflar ve kendi tarihî vazifelerini Kazan kabilelerine devreder. Biar (biger~biler), Bulgar ve Kazan kabileleri aynı dili konuştuklarından, aynı Tanrı'ya tapıp, beraberce İslam'ı kabul ettiklerinden, bu geçiş nispeten barış içinde yapılır. Bulgar kavim adı yerine Kazanlı veya Kazan kişisi şeklindeki isimler yerleşir. Rus kaynaklarında da Kazan hanlığı halkını sadece Kazanlı diye adlandırmaya başlarlar.
Altın Ordu sadece Bulgar'ı dağıtmakla kalmamış, kendisini de aynı hale sokmuştur. Moğol' dan çıkan hanların milliyetçilik temayülleri yok derecesindedir; çünkü gen bakımından onlar Türk değildiler, onlarda Türkü Türk olarak, büyük halde korumak fikri değil, sadece hakimiyeti ele alıp, Türklere hesabına yaşama temayülü üstünlük alırdı. Bu temayül için kendi aralarında mücadeleyle, Cengizîler hatta kendilerine boyun eğen ülkelerden vergi toplamak için dahi vakitleri ve güçleri kalmaz. Bundan dolayı Rus knezliklerinden vergi toplamayı onlar Moskova knezliğine devrederler. Ancak Moskovalılar bu durumdan pek usta şekilde faydalanırlar. Verginin daha çok kısmının kendilerinde kalması için, diğer knezlere vergiyi Altın Ordu adına artırıp dururlar. Bununla onlar bütün Rus knezliklerinde Tatar devletine karşı nefret uyandırırlar, kendileri zenginleşip güçlenirler ve diğer knezlikleri Moskova civarma toplayıp, merkezî Rus devleti kurmak için yol açarlar. Altın Ordu hanları, kendileri farkında bile olmadan, kendilerine mezar kazanları hazırlarlar.
Ruslar kendi sözlerini daha sonra söylerler. Önce kendi iç kargaşası Altın Ordu'nun tabii dağılışını getirir. XIV. asır sonunda onda Kazan ve kısmen Özbek hanlıklarına kaynak olan Ak Ordu ayrılır, Cengizî'lerin dağılıp durmasında bazen Nogay Ordası meydana gelir. XV. asır ortasında Altın Ordu'nun diğer yerlerinde Sibir, Astarhan ve Kırım hanlıkları oluşur. Zayıflayan umumî Tatar devleti viranelerinde kurulduğundan, bu hanlıklar da çok gelişemezler, kısa zamanda Rus devletinin sömürü politikasının tesirini hissetmeye başlarlar.
Kuzey-doğuda pek çok Fin-Ogur halkının yerleştiği yerleri sömüren Rus devleti, en önce, doğuya doğru kendi sınırlarını genişletme yolunda olan Kazan Hanlığını "almayı" bir borç olarak görür. Kazan Hanlığı şöyle rahatça yaklaşık 30 yıl bile yaşayamaz, Ruslar Kazan'a Kasım Han'ı sefere gönderirler, bundan onra artık Kazan ile Moskova arasında hemen hemen mücadele hiç durmaz. 1547- 1550 yıllarında Korkunç İvan Kazan'a devamlı seferler açar, onu alamayınca, 1551 yılında Kazan'dan uzak olmayan Zöye (Sviyaga) boğazında Tatar'a karşı kuvvete toplamak için Sviyajsk kalesini kurar, nihayet 1552 yılının 2 Ekim gününde Kazan düşman eline geçer. Çok geçmeden de 1556 yılında Astarhan Hanlığı, 1582 yılında Sibir Hanlığı, 1783 yılında Kırım Hanlığı Rus devletinin kolonisine dönüşür.
Altın Ordu'nun Desti Kıpçak yerlerini 200 yıl boyunca idare etmesi halk için izsiz bir şekilde kaybolmaz. Birincisi, pek çok çeşitte, çok isimli kabilelerden oluşup, Biarm devleti zamanında -biar (biger~biler) Bulgar zamanında Bulgar kavim adlarını almaya başlayan halk Tatar adı ile adlandırılan Altın Ordu'ya yavaşa yavaş resmî Tatar adı ile bir halk olarak oluşmaya başlama sürecini geçirir. Resmî dairelerde edebiyatta kullanılan ortak OğuzKıpçak edebî dili ile yan yana gündelik konuşma dili olarak, onun Kıpçak varyantı da yaygın bir şekilde kullanılır. Halk edebiyat eserleri, destanlar bu umumî edebî dilin Kıpçaklaşan varyantıyla yayılır. İdil-Ural bölgesinde sürekli gelişen yerli Türk dili de yavaş yavaş edebî dilin düsturlarma geçer. İşte böyle hususiyetleri kendisinde sindiren edebî dil, Altın Ordu dağılınca da bütün hanlıklarda kullanılır. Demek ki, kökleri daha M.Ö. şekillenen İdil-Ural, Kafkas, Batı Sibirya civarlarında yaşamış ve çeşitli umumî kavim adları (iskili~iskit, hön~sön, kenger, alan, hazar, biar~biger, bolgar) kullanmış yerli halk bir halk olarak yaşama temayülünü yitirmez. Bu ortak dilde Halk edebiyatı eserleri, yazılı edebiyat korunur ve yenileri ortaya çıkmaya devam eder. Kazan Hanlığında eser yazan yazarların en meşhurları, Muhemmedyar, Kulşerif, Muhammed Emin, Ömmi Kamal da bu dilde yazarlar. Ömmi Kamal'ın hayatı, çeşitli hanlıkların kurulmasına rağmen, Türk dünyasının temelde aynı kaldığını gösterir. O, tıpkı pek çok Türk şairi gibi, bütün Türk dünyasını aynı görüp, ülkeler gezip eser verir.
Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi