Kaynak : Kültür Bakanlığı, Tatar Halk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi
İdil Ural'daki Tatarlar çok eskiden Türktür ve onların tesirinde yavaş yavaş Türkleşmiş Fin-Ugur kabilesinin sosyal ve lingüistik yönden beraber oluşmasından vücuda gelmişlerdir. İşte bu kabileler Tatar'ın etnolinguistik köklerini teşkil ederler. Bunlar arasında, elbette, Türk kökler asıl rolü oynarlar; çünkü onlar Fin-Ugur kabilelerinin de kendileriyle ilişkide olan gruplarını yavaş yavaş Türkleştirmişler. Bu süreç, elbette, sadece tek yönlü olmamış. Fin-Ugurlar da Türk kabilelerinin kendileri ile ilişkili olan gruplarını Fin-Ugurlaştırmışlar. Mesela, Türk Boseimenler Udmurtlaşmışlar. İşte bu karşılıklı iki taraflı tesir etme sürecinde İdil Ural'daki Türk dili Fin-Ugur etkisinde diğer bölgelerde Türk dilinden daha farklı olarak devam etmiş, yine aynı şekilde buradaki Fudili de başka yerlerde yaşayan Fin-Ugur dilinden daha farklı olarak şekillenmiştir. Yukarıda anlatıldığı üzere, bu dil birliği burada daha Milattan önceki devirlerde oluşmuştur. Böyle olmasaydı, bu diller yavaş yavaş, bozulmadan, birbirlerini yok etmeden, birbirlerine tesir edip gelişemezlerdi.
Çeşitli devirlerde çeşitli Türk kabileleri üstünlük kazanmışlar, kabile isimleri kendi içlerinde korunsa da, işte bu üstünlüğü sağlayan kabilenin ismi yabancılarla tanışma sürecinde bu bölge için umumî kavim adı vazifesini görmüştür. Bundan dolayı Tatar halkı çeşitli dönemlerde çeşitli kavim adı ile adlandırılmış. Onun işkili ~ iskiti, sön, as, Suas, Bigerni, Biar ~ Biler, Bolgar, Kıpçak, hatta mösilman (Müslüman) diye adlandırılmış dönemleri de var. Bu yüzden, bizim tarihimizde yegane ismimiz Tatar'dır diye ispatlamaya çalışmak, tarihi gerçeklerle bağdaşmaz. Biz, Tatar mı Bulgar mı, Kıpçak mı, Biger miyiz diye onları günümüze döndürüp tartışıp durmak, tarihi süreci anlamamaktır. Halkımızın bugünkü adı Tatar, atasının adı Balgar, soyu Kıpçak'tır. Şayet İdil-Ural Tatarını Kırım Tatarından ayırmak gerekirse, onu Bulgar-Tatar diye, atasının ismiyle adlandırmak mümkündür.
Şimdi artık, Tatarın etnolinguistik köklerini tam olarak göstermeye geçelim.
Tatar'ın İdil-Ural'daki en eski kökü işkili (iskidi ~ skid ~ skif) kabilelerine dayanır. Biz biliyoruz ki, bu İşkili kabileleri kendi kavim adlarmı kaybetmeden, Bulgarların bir unsuru olarak yaşarlar. Bu çağlardan sonra onlar ayrı kabile olarak kaydedilmez, Bulgarlar'a karışıp giderler. Fakat M.Ö. VIII. asırlarda pek çok sahaya yayılmış olan bu iskili-iskidiler Türkler arasında en güçlü kabileler olurlar, pek çok Türk kabileleri adma yabancı illerle iş yürütmeye başlarlar, bundan dolayı Yunanlar bütün doğu halklarını skide diye adlandırırlar (Batı Avrupa'da SSSR halklarının tamamının da Rus olarak adlandırılması gibi). Demek ki bizim bu İşkili adındaki köklerimiz M.Ö. en eski çağlara kadar gider. Daha bu devirlerde Herodot'un adlandırdığı iirkler bizde daha sonra biger-biar ~biler şeklinde yer alır, Udmurtlar Tatarları şimdi de biger diye adlandırırlar. İirk ve biger sözleri aynı anlam ile birleşir: iyi~biy~bek "sahip, zengin" erk~er "insanlar". îyierk~iirk de, biar~biker~biler de "sahip, zengin"dir.
İirkler, Argippeyler yanında yaşarlar, argippey, yukarıda zikredildiği gibi, Türkçe irat "erkek insanlar" at sözü Yunanca'ya tercüme olarak gippey şeklinde verilmiş. Tatar-Başkurt'ta erkeklere irat denmesi işte bu eski çağlardan gelir.
Ud kabileleri M.Ö. III. binli yıllarda bütün Avrasya'ya dağılmıştır. Onlar türlü lehçelerde türlü türlü adlandırılır. Ud~uz~as~yas vb. Bulgarlara başka türlü As derler, Bulgarlarla yan yana Suvas kabileleri vardır, Mariyler Tatarları bugün de suvas~syuas diye adlandırırlar. Suvas ile Sugdak kavim adı da kardeştir. Bizim köklerimizde onlar da var. (Bu, Çuvaşlar ile karıştırmak değildir. Çünkü Mariler Çuvaşları Şuas diye değil, ancak Suvaslanari diye söyler.) Resm Tatarları ve Başkurtların bir bölümü kendilerini ostık~ostyak~oslık diye adlandırırlar. Demek ki as kökü çok geniş idi. Aslar ile bağlantısı olan kabilelere Burtaslar da dahildir.
Aslara bir de Alan demişler. Alan yer adları ve Alan-Hazar şeklinde mitolojik suretler İdil-Ural bölgesinde geniş bir dağılım gösterir. Demek ki, Alan-Aslar, onların selefleri Alvan-Albanlar da Tatar ataları arasında olmuşlardır demenin de dayanağı vardır. Tatarcada, çok çeşitli Oğuz unsurları korunmuş, onlar işte bu Alan-Aslar ile gelmiştir demek mümkündür.
Oğuz unsurları Torklar vasıtasıyla yayılmışlar; çünkü Tatar köklerinde sadece Oğuz dilli AlanAslar değil, Oğuz dilli Tortların da olduğunu inançla söyleyebiliriz. Torklar da Tatarların bir kökü olarak esas köke dahil olmuşlardır.
M.Ö. VIII. asırlarda tarihe güçlü kabileler olarak geçmiş agadir akatsirler de Tatarların bir kök ucu olarak Mişer adı ile bugüne kadar gelirler. Akatsir ve Mişer aynı anlam yapısına dayanır: Akad~akats~ağaç "ağaş, orman" Mise "meşe ağacı, orman" ir~er "insanlar". Ötekiler de, bunlar da "Orman insanları" ya da totemi ağaç veya orman olan insanlar"dır.
Skiflerin bir grubu sak adı ile bilinir, Farslarda işte bu kavimadı Skiflerin umumî adlandırması olarak girer. Sak kabileleri çok yerlere yayılmıştır ve akı veya kıv saklar ktpçakı kıpsak şeklinde bizim bölgede de çok çok yaşarlar, onlar burada Arap yazmalarına Sakalibe adı ile girerler; İbn-Fadlan'm yazışma göre, Bulgarlar da KıpçaklarınSakalibaların bir gurubu olarak yani, Tatarın'da eski bir kökü olarak sayılabilirler.
M.Ö. III-II. asırlar, önceleri tarihi kaynaklara geçmiş Türkler-Unlar-Hunlar, bize göre Sön veya Hön'dür. Onlar da bizim bölgede derin iz bırakırlar. Sön ırmağının adı işte bu kabile adından gelir, Sönler ise Tatar'ın çok eski bir kökünü oluştururlar.
Becenek (Kangar, Kungur) kabileleri de M.Ö. VIII. asırlarda Avrasya'nın birçok bölümüne dağılır yaşarlar. Farslılar arasında onlar atlı posta hizmetini görürler, İdil-Ural civarlarında da eskiden beri yaşarlar. Çulman boyunda (bugünkü Perm ülkesinde) Kungur şehrinin olması, bu bakımdan büyük bir dikkate layıktır.
Sarmat kavim adının Türk olması yukarıda söylenmişti. O sarma ve -ti bölümlerinden ibarettir ve sarma-lı insan olduğunu bildirir. Sahip olma ekini biz -lı, -di, -ti, -nı şekillerinde biliyoruz. Bu sebeple bizi Tatarlarda ve başka Türk halklarında yer alan sarman (sarma-nı) kabileleri ilgilendiriyor. Elbette, bugünkü dilde -nı sadece nazal sesleriyle biter, sözlere eklenir, -ti sedasızlardan sonra gelir. Ancak eski devirde bu kaide sık sık değişmiş ve vokallerden sonra da -tı ve -nı gelmiş olmalı. Böyle olsa, bizim bölgedeki sarman kabileleri isminden doğan sarman hidronimi ve yer adı Sarmat kabilelerinden kalmamış mıdır şeklinde esaslı bir soru ortaya çıkar. Sarman sözündeki an ırmak eki de olabilir. Demek ki Tatar'ın kökünde Sarmat kabilesi de varmış.
Hazarlar da Tatarlarm büyük bir kökünü oluştururlar. Onlar Bulgar devrinde, İdil-Ural bölgesinde epey çok idiler. Bu kök sadece büyük değil, aynı zamanda belki çok uzun da. Onun bizim bildiğimiz başlangıcı M.Ö. VIII. asırlarda Saklar içine giren Kaspilere dayanır: Hazar'da, Kaspiy'de de aynı kas~has~kaz kökü "kaya" anlamını verir. Kaspiy "kayası çok yerler", (pi~bi~bay) bundan Kaspiy kavim adı; hazar "kaya, dağ insanları".
Tatar köklerinde Kaşan kabilelerinin de payı büyüktür. Kaşan-Kazan kabileleri çok eski zamanlarda Kafkas ötesinde kaydedilir, daha sonra bu kavim adından doğan yer adları Avrasya'nın birçok yerinde; Ukrayna'da, Başkurdistan'da, Türkmenistan'da, Batı Sibirya'da, İran'da, Türkiye'de karşımıza çıkar (Gelbullayev G.A., 1986, 35-36). Kaşan-Koşan kavim adının Orta Asya'daki söylenişi "kuşan"dır; Kusanlar Özbek'e dönüşmeden evvel, Kuşan Devleti'ni kurup yaşayan halktır. Kaşan Hanlığı, Çulman boyunda kurulur. Onun Kazan Hanlığının ismi ile de ilgilidir. Kazan bu Kazan kabilesi tarafından çok eskiden kurulan köyden büyüyüp gelişmiş olmalı.
Tatarın Başkrut kabilelerinden gelen kökleri de pek çoktur Onları özel olarak araştırmak gerek.
Halkımız Tatar adını kullanınca, onun köklerinden en önemlisini Moğollar ile gelen Tatarları da teşkil eder diye düşünürler. Bu, doğrularla bağdaşmaz. Çünkü Moğollar ile gelen Tatar Orta Asya Türkçesinde konuşmuşlar. Onlar İdil-Ural'a çok sayıda gelmemişlerdir. Onlar çok olsaydı, İdilUral'da Orta Asya Türkçesi hususiyetleri baskın olurdu ya da yerli dilde biraz iz bırakırlardı. Böyle işler yoktur, yani Moğollar ile Tatarlar pek az sayıda gelmişler ve onlar yerli halk içinde çok çabuk erimişler. Yine de bugünkü Tatar'ın kökünde, zayıf da olsa, bu Tatar kökü de vardır.
Bu sayılan kökler Biarm devleti zamanında biar (biler) halkı etrafına sağlam bir kökle oluşmaya başlar. Bulgar Devleti zamanında Bulgar köküyle birleşirler, bazıları Mijer dilini oluşturur. Bugünkü Tatar soy ağacının esas gövdesi iki kökten, Bulgar ve Mişer köklerinden yetişip gelir.
Böylece İdil-Ural Tatarlarının etnik kökleri çok dallıdır ve o bölgede M.Ö. uzun yıllar önce teşekkül eder, kendisinin köklerini kuvvetlendirir. O, M.S. bir yerlerden gelmemiş, yerli halk olarak İdilUral'da yetişip çıkmıştır.