top of page

Halı, kilim, yastık, heybe, çorap gibi malzemelerin, yeryüzünde eşi görülmemiş değerde olduklarının kimse farkında değildir. Biz Türkler bile! Başlangıçta milyon yıllarda, yaşamın ve doğanın çilesini çekmiş olan Orta Asya Kişisinde, zamanla algılama niteliği doğmuştur. Ardından içinde yaşadığı şartları açıklama gereksinimi duymuş, bunları haykırışlarla ifade etmiştir. Binlerce ve binlerce yıl, düşünce sisteminin gelişmesi ile heceyi bulmuştur. Artık bir kavramı ifade edebilmektedir. Önceleri ona yaşamını sağlayan dağ keçisinin kafasındaki şekli somutlaştırıp onu resim halinde dağlara, taşlara, mağaralara çizmiş, sonra atı bulmuştur. Fakat kafasını kurcalayan erişemediği gökyüzüdür. Güneş, Ay, yıldızlar, mevsimler, doğum, ölüm ve açıklayamadığı bir kudret.
.... Yeniden çok sayı sayıda bin yıllar geçmiştir...
Nihayet kafasında oluşan düşünceyi, soyutu, taşa, mağara duvarlarına ''urmuş'', onun resmini yapmış, somutlaştırmıştır. İşte buna DAMGA diyoruz. Her bir DAMGA, ayrı bir KAVRAMı ifade eder. 
Kafasını en çok kurcalayan gökyüzündeki kudreti açıklamak;
Ondan gelme, DOĞUM. Ona dönüş ÖLÜM.
Ona kutsal değer vermiş, kollarını açarak OĞ demiştir. Bu korkuyla karışık hayranlığını damga şeklinde görselleştirmiştir. Ölümden korkmuş, ölümsüzlüğü aramış, ona ancak vücutta saklı olan CAN'ın erişebileceğini, bu kişinin de günahsız olması gerektiğini düşünmüştür. Bu niteliğe, bu başarıya erişene, Tanrıya Erişme Başarısını elde etmiş kişi anlamına gelen ON(g) demiştir. Can'ın Tanrıya erişebilmesi için, Can'ın vücuttan dışarı çıkması gerekmektedir. Bu nedenle vücudu ateşe vermiştir.
Can, Ten'den dışarı AT'ılmış, bunu AT Damgasıyla şekillendirmiştir. Can'ın Ruh'un Gökyüzündeki Yaratma Kudreti'ne, Tanrı'ya erişmesi için UÇ/ması gereklidir. Bunu da UÇ Damgasıyla görselleştirmiştir.
Uçacak ama nasıl? Tek imkan KUŞ.
UÇAN KUŞU görselleştirmeyi denemiş, onu da OQ Damgasıyla ifade etmiştir. 
SONUÇTA; Günahsız Kişi'yi Tanrı Bil'ine göndermiş, o kişi Tanrı Katı'na ''Cennete AŞ'mış'' AŞ damgası da bu şekilde somutlaşmıştır.
İşte bu tinsel değerdeki damgaların halı, kilim, heybe, yastık gibi günlük gereksinimlerimiz arasında bulunan, alelade saydığımız hatta varlıklarının farkında bile olmadığımız eşyaların üzerinde bulunduğunu, bunların milyon yıldan yola çıkıp çok sayıda yüzbinlerin çilesini, birikmiş deneyimlerini görselleştiren damgalarla bezenmiş olduğunu bilmiyoruz. Onları odalarımızda, koridorlarımızda, ayaklarımız altında çiğniyor, sedir örtüsü halinde üstüne oturuyor, uzanıyor, içlerine tahıldan, kap kacağa kadar her tür eşyayı koyuyoruz. Ama nedir, nasıl oluşmuştur, üstündeki renkli, çeşitli şekiller ne anlama gelir, merak etmiyoruz.

Evet o şekillere, koç boynuzu, eli belinde, sığır sidiği, örümcek, canavar gibi bir takım adlar verilmiştir. Ama o adların, bu şekillerin milyon yıldan beri gelen damgaların bilinmeyen değerleriyle ilgileri yoktur. ve bu değerleri ortaya koyamazlar. İşte bu amaçla; yazlarımı geçirdiğim Antalya'daki Batık Kent diye tanınan Kale Köy ve Üçağız'daki birkaç dükkanda gördüğüm halı ve kilimlerin resimlerini çekerek, yapmış olduğum bu ilk çalışma ile kilimlerimizi ve halılarımızı süsleyen şekillerin dillerini çözmeye çalıştım.
Halûk Tarcan 15.07.2011 - Mecidiyeköy 

* Okunan Söz, Okutan Söz

OQIDU SÖZ*
Yazıya Doğru İlk Adım 

01  EKİM

1) - 30.000'lerden başlayarak mağara duvarlarına, kaya üstlerine çizdiği desenlerle, his ve düşüncelerini somutlaştırır.
2) -15.000'lerde İnsan Üstü Kudret algılamasının gelişmesi sonucu, evren kavramının belirlilik kazanmasının etkisi altında bu tür sezgilerini, yaşadığı mağara duvarlarında ve kaya üstlerinde GÖRSEL hale getirir. 

 

Avrasya'da Oral Dağlarında, Şölgen - Taş Mağarasında;
1) İlk şekil / sembol (Tamga - TAMĞA) halinde gerçekleştirir. Keşfedilen ilk şekil / sembolün tarihini, Eski Sovyet Bilim Akademisi üyelerinden Şliyenski'nin -14.000 olarak saptamasının ardından, başka Sovyet ve Fransız araştırmacılar, bu sonuca inanamayarak birçok kere tekrarladıkları
C14 testiyle aynı tarihe ulaşmışlardır. (K.Mirşan)
2) Bu sembol (ilk) şekli Kazım Mirşan tarafından
AŞA diye okunmuş ve anlamı TANRIYA AŞMA  olarak verilmiştir. Böylece yazının temeli olan TAMGA doğmuştur. 

Bu andan itibaren artık;
- Orta Asya Kişisi, ÖN-TÜRK KİŞİSİ'ne dönüşmüştür. 
- Konuştuğu ve ne olduğu belirlenmiş olan bir dil, TÜRKÇE vardır. Artık zaman ve mekanda KİMLİK sahibidir.

Bundan Böyle; bu ÖN-TÜRKLER; kabiliyetleriyle oranlı olarak, moral gereksinimlerine, hayal etme ve yaratma yeteneklerine göre, yeni tasavvur ettikleri damgalarla, his ve düşüncelerini, yalnız dikili taşlar, kaya üstleri ve mağara duvarlarına değil; daha sonraları, tahta, maden, cam, deri vb. üzerlerine tespit edeceklerdir.

02 EKİM

Bir tam cümlenin ifade edilmesi gereği ile belirli bir mantık çerçevesinde tamgaların sıralanması sonucu YAZI doğmuştur.

Bir yandan siyasal organizasyonların derecelenmesi ve çoğalmasıyla, yazıtların sayısı artıyor ve çeşitleniyor:

. BUĞ tarafından yönetilen AŞİRETLER (Buğ - Bey - Prens)
. HAN (Kral) yönetiminde FEDERASYONLARa dönüşüyor, onlardan da
. QAĞANın (İmparator) yönettiği KONFEDERASYONLAR oluşuyor. 

Öte yandan;
Zaman ve mekan içinde, gerekli şekilde ifade edilebilme gereksinimi, çok sayıda ve çeşitli TAMGALARın ve bunun sonucu çok sayıda ALFABEnin doğmasına neden oluyor.

Ön-Atalarımızın, topraklarını genişlettikleri nispette alfabe sayısı,
Asya'dan Anadolu'ya,
Anadolu'dan Mezopotamya'ya,
OT-OĞ (Antik Mısır) ve Avrupa'ya,
Avrupa ve Asya'dan da Amerika kıtasına yayılacak
ve Avustralya'da Kimberley Mağarasında karşımıza çıkacaktır. 

. Her tamga
. Bir çekirdek
. Bir hücredir.
. Tek Tanrı Kudreti,
. Evrenin varlığı,
. Varolma,
. Tanrıya Aşma,
. Ölümden sonra Yaşam halindeki tasavvurları, bunun sonucu değişik anlamları içeren, onları ifadelendiren bir KAVRAM'dır.

Kilim ve Halıların Konuşan Damgaları
Halûk Tarcan - www.haluktarcan.com

128 Sayfa
27 Genel Başlık

Halûk Tarcan izniyle kitap sitemizde yayınlanmaktadır.
Kitabı edinmeyle ilgili şimdilik tek iletişim alanıdır. 

YAYIN HAKKINDA

Kilim ve Halıların Konuşan Damgaları

Rafa sığmadığı gerekçesi ile kitapçılar tarafından satılmayan kitaba, TuvART.com aracılığı ile ulaşabilirsiniz.

 

Bu sayfada kitabın sayfaları doğrudan taranarak kaynak amacıyla zaten yayınlanacaktı ve bu sebeple görüşmeler yapıldı.

Ancak Halûk Tarcan hocamızın evinde bekleyen bu kitapları, araştırmacılarımıza ve ilgililere ulaştırmak için bir de kendisinden alabilme imkanını sayfamıza ekledik.

İletişim sayfamızda konu bölümüne KONUŞAN DAMGALAR yazar ve formu bize yollarsanız, kitabı elde edebilmeniz için gerekli yönergeleri tarafımızdan alabilirsiniz. 

Konuşan Damgalar kitabının tüm sayfaları, bütünüyle burada yer almamakla birlikte, TuvART.com olarak bizi özellikle ilgilendiren sayfalara yer verdik. 

Haluk tarcan, Türk Tamgaları, Damga Örnekleri, Türk Tamgaları
KİLİM ve HALILARIN
Bilinmeyen Dili

30  EYLÜL

İlk bakışta soyut şekillerden oluşmuş olan kilim ve halıları okuyabilmek, onların gerçek yüzünü keşfedebilmek hiç de kolay değildir. Halbuki batıda Goblen denilen, şatoların ve sarayların soğuk duvarlarını örten büyük halıları bir görüşte algılamak çok kolaydır. Çünkü onlar sürek avı, bir şatonun avlusu, taç giyme merasimi gibi yaşanan, kısaca somutu; görsel olanı işlemişlerdir.  

Kilim ve halılara gelince; binlerce ve binlerce yıllık geçmişin geleneğini aksettiren, tinsel değerde sembolik şekillerin tabi oldukları düzenin oluşturduğu, gerçek ötesi bir dünyayı dile getirirler.

Şekil ve renklerin uyumu, ona hayran olmak gereğinde kalanların hayal ve rüya gücünü harekete geçirir. İşte o zaman kafalarda; 
- Bu bize garip gelen şekillerin kaynakları nedir, nerelerdedir?
- Bu düzenin kurulmasını gerektiren nedir?

Sonu gelmez sorular içinde kaybolmaamak için bir açıklama aranır, aranır, gene aranır. Çıkmaza saplanıp kalınınca içinde yaşadığımız maddesel dünyadan yakıştırmalar, benzetmeler yoluna sapılır. Örümcek, su yolu, koç boynuzu, eli belinde, gül, lale, tarak, badem, canavar ayağı, sığır sidiği, kaz ayağı vb...

Fakat onları algılamak, yorumlamak için sarf edilen tüm bu çabalar, maddesel dünyanın mantığı, düşüncesi içinde saplanıp kalır. İçerdikleri tinsel değerler, zaman ve mekan içinde kaybolup gider. 

Gerçekte Orta Asya Kişisi'nin çok sayıda, binlerce yıl çekmiş olduğu çilelerin bu şekillerin kaynağını oluşturduğu keşfedilir ve nihayet, milyon yıl öncesine inilir.

Vadim A. Ranov, Tacikistan Arkeoloji Enstitüsü Direktörü ''Her şey Eski Taş döneminde başlar'' diyordu. Gerçekten Orta Asya Kişisi, yeryüzünde var olmanın ilk çilelerini çektiği, Pamir'den Altaylar'a uzanan çizgi üzerinde 100 QALA, ''kalınan yer'' anlamına gelen, Frenkçe'siyle ''station''ı keşfediyor. Milyon yıllarda ilk belirtileri saptanmış olan bu Qala!lar -850.000'lerden başlayarak evrensel uygarlıkların doğuşunda temel değeri alıyorlar.
- 850.000'de Kuldura, -500.000, -400.000, - 250.000'de Kulbulak, Karakara, Sel'ungur, -100.000 ve -80.000'de Teşik Taş, Aman-Kutan, Kara-Bura, Kutubulak vb (doss.d'archeo.185/sept.1993)
Sonraları binlerce yıldan öteki bin yıllar süresince Orta Asya Kişisi gelişmesini sürdürüyor. Taş döneminin sonlarına doğru, Orta Asya Kişisi, İnsan Üstü Bir Kudret'in varlığını fark ediyor. Binlerce yıl sonra, zekası, algılama niteliği üst seviyeye eriştiğinde, bu insan üstü kudreti, bu elle tutulamayan kudreti açıklama çarelerini arıyor.

30 EYLÜL

Bu, Orta-Eski Taş Döneminde (-80.000 / -35.000); 9 yaşında bir çocuğun mezarı keşfediliyor. Bu mezar, Çek Etnolog Hrdliçka tarafından İnsan Üstü Bir Kudretin Varlığı diye yorumlanıyor. Çocuk, Kapığ-Qağan (Semerkand) Yöresindeki Baysun Dağlarında, 2.000 metre yükseklikteki bir vadide bulunan TEŞİK TAŞ MAĞARASInda gömülü idi. (ayni-Doss.Arch.185/1933)

Bu tarihten yola çıkarak inceleyelim;
1) - 30.000: Yüksek vadilere kaya üstü resim ve şekilleri, mağara resim ve desenleri.
2) -20.000 : Qazakstan'da Tamgalı Vadisinde ilk Piktogramlar.

3) -15.000 : Piktogramların içerdiği kimi yazı öğelerinin Petroglif haline gelişmeleri. (G.Musabayev; A.Maxmutov; G. Adarov; Qazag epigrafikası Almatı 1971 s.58 /K.Mirşan)
4) -13.000 : SIN-TAŞ (heykel)ları Üst Asya'da ULUĞ-KEM Nehri Vadileri ile
5) ABAKAN Steplerinde AQ-YÜS, ÇERNOVOY, BİRE Mahallerinde ve ŞİR GÖLÜ Yöresinde ilk dikilitaşların ortaya çıkışı. 

Bu anıtlar, Abakan ve Minusinsk Müzelerinde bulunmaktadır. (K. Mirşan)

BÜYÜK İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ve GÖÇLER (!) 

SU BASKINLARI : Buzul Çağı sonundaki büyük su baskınları Ön-Atalarımızı GÖÇ'e zorlamıştır.

Sudan uzak olan yüksek vadileri aramaya koyuldular. Bir grup Ön-Türk, Doğu ANadolu Yüksek Yaylasını buldu ve - 13.000lerden başlayarak yerleşmeye, bu yaylayı vatan edinmeye koyuldu. Buradan da bir kol, Batıya doğru ilerleyip Konya Ödemiş'te izler bırakarak, Anadolu'nun bir kısrak başı gibi uzanan toğrağıyla, Antalya'da Beldibi Yöresininden AKdeniz'e ulaştı. 

Aynı koldan bir başka grup Güney Doğu ANadoluyu vatan edinirken, bir bölümü de Mezopotamya'ya indi ve OT-OĞ'a (Mısır'a), SÎNA Yarımadasına kadar yayıldı. 

KURAKLIK : Çok büyük başka bir jeo-fizik değişiklik, Ön-Türkleri GÖÇe mecbur kılacak düzeye ulaştı. Karadeniz'en birkaç kere büyüklükteki beş içdenizin kuruması sonucu, Orta Asya'da dünyanın tanınmış çölleri oluştu. Taklamakan, Kızılkum, AKkum, KArakum, Sarı Işık Kum, Bükli Çölü(gobi) vb

Uzak Doğu'ya gidenler ise, 
Çin ve Mançurya'yı geçerek TALUY'a (Sarı Deniz) vardı.
Bir grup ise Japon Adalarına atladılar. Çin ile Japonya arasında boğaza TATAR BOĞAZI adını verdiler. 


ASYA'DA ÖN-TÜRK KONFEDERASYONLARI 

1 - ON-UYUL : On Konfederasyonu, Orta Asya
2 - BİR- OY - BİL : Ozu - Ögis'ten (Dinyeper) Altaylara ( -8500 / -1517) 
3 - AT - OY - BİL : Bir - Oy - Bilin yeniden yapılanmasıyla ( -1517 / -879)
4 - TÜRÜK - BİL : At - Oy - Bilin yeniden yapılanmasıyla Adriatrik'ten Çin'e kadar uzanan en büyük konfederasyon ( - 879 / -580)

 

BU KONFEDERASYONLARI OLUŞTURAN BAZI FEDERASYONLAR 

1 - Od Uduruqun Yış ( Kuzey Çin) 

2 - Uşuntun Uyuz ( Güney Çin)

3 - Ötükin Yış (Moğolistan)

4 - Isub - Ura Bil ( Kafkaslar ile Doğu Anadolu)

5 - Isı Yir ( Rumanya)

6 - Ök - Ur Bud ( Bulgaristan / Makedonya)

 

Buraya kadar Batının kendi çıkarları için kaleme almış olduğu resmi tarihimizin dışında kalan ve fakat esas tarihimi olan,
İslamiyet Öncesi Türk Kültür Tarih ve Uygarlıklarını oldukça geniş şekilde gördük. 

 

Artık sıra halılarımızda!

 

Kitabımızda sunduğumuz damgalar, Ön-Türk Oququ-Pult'ların (okuma işaretleri - alfabe), çok zengin olan içeriklerine oranla ufak birer örnekten ibarettir.

 

Örnek verdiğimiz kilim ve halılar, iki turistik köyde (Antalya / Kekova - Kale Köy) bulunan mütevazı dükkanlarda, ecimizde ve tanıdıklarımızda rastladığımız kilim ve halılardır. Sayıları kısıtlıdır ama Kilim ve Halı Sanatı'nın kökenlerini öğrenmek isteyenler için gerekli olan başlangıcı oluştururlar. 
 

bottom of page